Kibirle beslenen kifayetsiz muhterislikten dem vurmuştum geçtiğimiz yıl yazdığım bir yazıda, muktedirin halet-i ruhiyesinin yansımalarına bakıp. Ancak itiraf etmeliyim ki 17 Aralık ile başlayan sürece dair tutumunun “bu denli” tahripkâr, saldırgan, anlam erozyonu yaratan, olanın bitenin üstünü örtmeye çabalı olacağını
Eyvah, demokratikleşme paketi geliyor!
Bazen güzel, doğru, anlamlı olan zalime düşerse; zulme döner yüzünü… İşte öylesi bir mutasyonla çözüldü, bozuldu yaşamsal hücrelerimiz. Artık insanca var oluşa dair kavramlar ve dinamikler anlam erozyonuna uğruyor sürekli. Çünkü kullanıcısı virüs yayıyor, kendi çıkarı için var olanları teker
Bağıran siyasetin barış salvoları!
“Ah be denizinin mavisinde coştuğum, dağlarının efkârlı vakarına vurulduğum, yeşilinde huzur bulduğum, yüreği aydınlık insanları ile güvenç duyduğum ülkem.. Artık seni izlerken yoruluyorum, paslı bir hançer böğrümde vefa yoksunluğun.” E.N.C Bezirgânları ile top yekyekûn bir “barış” keklemesidir gidiyor ve görünen