Tüm TV kanallarında Mısır’da öldürülen Esma için iç çekerek ağlayışınız tekrar tekrar veriliyor. “Ağlıyorsunuz, ne güzel insansınız” diye düşünürdüm de, duyarlılığınız her insan olanın gadre uğramışlığının, katledilmişliğinin acısını da kapsasaydı eğer. Katledilen canın milliyeti, dini, mezhebi fark etmez tabii, acıtır
Kadırga çoktan yol aldı…
Bitmedi gitti şu “mağduruz” edebiyatı. Ali kıran baş kesen olacaksın ama hala meydanlara çıkıp, “mağdurum” diyeceksin, anlaşılır gibi değil. Halk “Yeter! Duy sesimizi. Seçimlerimize karışma, Bizi zihnindeki modele göre şekillendirme. Özgürlüklerimize müdahale etme!” diye haykırırken, üzerlerine gaz bombalarını püskürtecek, TOMA’larla
Kibirle Beslenen Kifayetsiz Muhterislik!
Gezi Parkı Direnişi, özgürlük mücadelesine evrildi. Gençtiler, güzeldiler, espriliydiler, sevecendiler. Kimi zaman kitaplarını okurken, bazen de çöp torbalarıyla polisin toz duman ettiği ortalığı temizlerken, mizahla yoğrulmuş sloganlar atarken, şarkı söylerken gördük onları, sevdik. Kaybolduğunu sandığımız dayanışma ruhunu hatırladık gözlerimiz dolu
Köprü kurarken, toplumu bölmek…
Televizyonlarda Boğaz’ın üçüncü köprüsünün temel atma töreni Ağır toplar huşu içinde ellerini havaya kaldırmış İstanbul Müftüsü eşliğinde dua ediyorlar. Tören İstanbul’un Fethi’nin 560. Yıl dönümüne denk getirilmiş özellikle, ‘fetih ruhu ile tarih yazdıkları’ vurgusu var dillerinde. Yok sayılan son 90