İkbal arsızlığının, kifayetsiz muhterisliğin, öngörü yoksunluğunun ülkeyi sürüklediği bataklıkta her gün yeni can kıyımlarına tanıklık etmenin dayanılmaz ağrısını, acısını yaşıyoruz. Can’ı Can’dan ayıranların kurguladığı, kirli pazarlıkların gölgesinde acımasız bir ihtiras çemberine hapsolmuşluğumuza çare; bizi yıllarca birbirimize kenetleyen ortak geçmişimiz, değerlerimiz;

Kimilerinin, çalıntı sözcüklere teslimdi hayatı… Süslü ama gerçeklikten uzak… Makam duraklarında “bakın ben ne kadarım”larla bezenmiş bir özne yarışı, varlanma hırsı… Bolca “oysa”, “keşke”, “ve” soslu içtenlikten uzak, parıltılı cümleler… “Hiç” e yaslanmış “çok” bilinmeyenli denklemlerin ne denli anlamsız olduğunun

Geldiler zulme vurgu yaparak, Mazlum maskelerini takıp. Arşı sahiplenerek kurdukları sanal tahtlarda, Sömürdüler, Varlıktan miras kalanı. Kibrin en onulmazıyla Duymazdan geldiler Ekmeksizliğin, Onur törpüleyen çığlıklarını. Zümrüdüanka suretinde O özgürlük cellatları, Zindanlar kurdular cetlerini kıskandıracak, Kafeslediler, aydınlık sevdalılarını Vurdular can evinden,

Seçme ve seçilme hakkını alışımızın 80. yılını kutlarken!..

Bugün bir çok yerde 5 Aralık 1934’te Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkı’nın verilmesinin 80. yıl dönümüne dair övgü ve “aslında” diye başlayan “ama”larla soslanmış, yergiden bir tık öncesi, cumhuriyet dönemini küçümseyen söylevler dinleyecek, okuyacaksınız. Olağanımız oldu böylesi zira günümüz yancı

css.php