Gökyüzünden Bir yıldız daha kaydı dün gece, Düşündüm, Bulamadım Dilenesi ne olabilir Yaşamımda. -Tanrıyı Yeterince bezdirmiş olmalıydım Sıradan isteklerle.- Nasılsa Umutsuzdum Ve de hep mutsuzdum Ne çıksa da bahtıma. Yıldız kaydı Gözüm, penceremin dışındaki Soluk ışıklı gecekonduya takıldı. Sırtı kamburlaşmış
Bir Ayrılık Öyküsü
Yol tutmuştu yüreğini adamın Ayrılık sevimsiz bir örge idi Yazılmayı bekleyen o mektupta Karar vermek ne zor Ve ne kolaydı kanmak bilmediklerine Eli kalemde Kalem düşmandı sanki eline Bir yanı ağlamaklı Kendini anlatamayışına Öbür yanındaydı Kuşatılmışlığına duyduğu öfke Ve küfredilesi
İyi ki Varsın Dost!
Ne sıradan bir başlangıçtı o gün; Sen ve ben Birbirimize, Yeni tanışan her insanın Olması gerektiği gibi yaklaşmıştık Yüzümüzde gülümsemelerimiz içten Gözlerimizde yığınlarca soru, Tokalaşan ellerimizde Öylesine bir dokunuşun Hazsız aceleciliği vardı.. İçimizde korkak bir çocuk Tit tir titriyordu ya;
Düşüm’e!
Perdelenmiş gençliğin, Çocuksu iç geçirişlerin, Gizil bir masumiyete teslim Küllenmiş Ama Zaman zaman kor Erkekliğinle Sen Ne derin Ne ürkek ve Ne çok Sevgilisin, Yazık ki Bende değilsin! Erdem Nur Cengiz
Kelebek kurtar beni acıtan köklerimden!..
Kelebeğin kanadında yaşıyorum Ağırlığım koca bir yaşam Duyumsanır Ama uçmaya engel değil Ben ona ömür katkısı O acıma hafiflik, Ruhumda esintisi. Kanat çırparken serüvenime Anlattığım Ağırlığımca Geçmişim… Gürültülü dinleyişlerindeki Anaç darbelerine Boyun eğişim Sığınışım ardına Renkli gölgesinin. Anlatmak yine Susuz
Kesişme
Siz ve Ben, Ayrı çizgilerden gelip Kesişmeye çalışan noktalar gibiyiz. Öykülerimiz var; Kederli ya da hiç. Sevilerimiz içtenlikli Ya da yapay gölgeleri yüzlerimizin… Buluşabilir miyiz bir anında, Yaşam sürecimizin? Bilinmez! Ama öylesi bir savaşım, Sürekli var olan; Eylemlerimizde… Erdem Nur
Dilinin Sorgusu Yoktu
Saygın kişi bağırıyordu oturduğu yerden Ağzından bir o yana bir bu yana Salyalar savruluyordu. Oturmuştu ya bir şekilde tahtına Ondan gayrı herkesi Solucan, böcek sanıyordu. Dilinin sorgusu yoktu kendine Öfke onunsa Olması gereken Başkasının ise Kendini bilmezliğe sayılıyordu. İmzası çoklaştıkça
Beklenen Yanıt
Ne kırlangıç ölümsüzdü ne ölüm kırlangıcı yendi Ne mavilikler kucakladı onu ne de toprak Ne büyüdü kırlangıç ne de küçüldü sana inat O hep ‘orada’ Sen sandığı masalda Sözsüz Sana tutkun Öylece kaldı. Erdem Nur Cengiz
Gök Gözlerinle Donanacak Evrenim
Kapanan kepenkleri ile Ki yine de Bitişmeyen; Yüreğim Esintilerine zayıf Sen gibi Sana olan sevimin Çarpınca soluğuna Metal sandığım Etim Bildim, Bir yerlerinde Ben Yağmur süslü bulut, Ardında saklı güneşim Varım Göz bebeklerindeyim Açılınca ardına dek Aralanmış kepenkleri Yüreğimin Düşümle
İsyan
Sonsuzluk denizinde Bir kum tanesi, Son tanımım bu kendime. İçimdeki “Ben” e öykündüm, Yaşamsal sürecimde Ne büyük yanılgı! Olmaz olası bir “Ben” olma kaygısı, Hiç durmadan yankılanan beynimde… Mümkün mü, Başkaları tarafından kurgulanan Bir yaşama rağmen Kendin olabilmek Bu Tanrının