Konuşan Sanrılar -1-

Kasvetin içinde huzur buldunuz mu hiç? Puslu bir gökyüzü öpüyor penceremi. Sığınağım, odamdayım. Çalıntı renklerin karmaşasından uzakta, Yalnızlığın yalınlığında yüzüyorum. Aylardır huzuru soluduğum dilsiz karanlığa, beynimin içinde yankılanan hüzünlü bir melodi eşlik ediyor, birbirinden bağımsız gibi ama sanki bir. Hep

Geldiler zulme vurgu yaparak, Mazlum maskelerini takıp. Arşı sahiplenerek kurdukları sanal tahtlarda, Sömürdüler, Varlıktan miras kalanı. Kibrin en onulmazıyla Duymazdan geldiler Ekmeksizliğin, Onur törpüleyen çığlıklarını. Zümrüdüanka suretinde O özgürlük cellatları, Zindanlar kurdular cetlerini kıskandıracak, Kafeslediler, aydınlık sevdalılarını Vurdular can evinden,

Sana II

Uyurdu gözlerinde Varlığını unuttuğun o volkan Serindi soluğun Üşütürdü Seni sarmak isteyeni Konuştuğunda Güneşin saklıydı Anıların gri bulutunda Bulup çıkarmayı bir türlü istemediğin, Küskünlüğünün yorgunluğuyla Peki şimdi nedir bu Yüreğini ve nefesini ısıtan umut Güne bakışındaki coşku Ve kulaklarını sağır

Sana

Cümlelerin yüklemi kararsızken Yeni bir öykü yazmak mümkün mü cancağızım? Özneyim diyorsun, sıfat arıyorsun kendine Sonu gelmeyen cümlelerin içinde. Anları çağırıyorsun yaşanabilsinler diye Yüklemlerin var umutla sunmak istediğin. Benimse tamamlanmamış sözlerim, Canlılığını yitirmiş gövdesine Çaresizce seslenen tedirgin yüklemlerim. Eylül’de… Erdem

css.php