Temmuz ayında Hükümet tarafından TBMM’ne sunulan ve içeriğindeki düzenlemeler ile haklı bir tartışma yaratan müftülere resmi nikâh kıyma yetkisi veren düzenlemeyi içeren , ‘Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarı” geçtiğimiz hafta TBMM İçişleri Komisyonunda 4’e 3
“Normalleşme” değil, karanlığı “Normalleştirme” (!)..
Mayıs 2013’de ‘normalleşme’ üzerine ironi içeren bir yazı yazmıştım. Malum o yıl, iktidar gemi iyice azıya almış, bugünün üzerimize çöken karabasanının gizil şifreleri o dönem yazılmıştı bilinçaltımıza… Kimimiz farkında ve yüksek sesle uyarırken, kimimiz ise yapay bir iyimserlikle, mazeretler üretmekteydi
#suSMAilacimiver Diyor SMA Hastaları
Bugün sizlere SMA hastalığından bahsedeceğim. İlk olarak üniversiteden arkadaşım sevgili Arzu Şahin’in sosyal medya üzerinden çocukları ile ilgili çırpınışı sayesinde öğrendim varlığını bu hastalığın. Kısa sürede de O ve basın sözcüsü olduğu “SMA Benimle Yürü” adlı derneğin neredeyse insanüstü gayretleri
Çuvaldız Elimizde, BİZ’e Birazcık İğne Batırmaya Ne Dersiniz?
Zaman zaman önceki yıllarda yazdığım yazılara göz atarım, nereden nereye geldiğimizin benim gözümdeki kronolojisi gibidir okuduklarım… Şimdilerde soğukkanlı olamıyorum okurken, öylesine apaçık ki bugünün isli karanlığının dünden adım adım gelişi… içimde alev alev bir öfke!.. Dün “daha kötüsü olamaz” dediklerimizin,
#BİZ olmak!..
Özellikle 2007 den sonra altını çizmeye başladım ve önemini hatırlatmak için hep büyük harflerle yazdım BİZ olabilme özlemimi. Sonra baktım yıllar içinde farklı çatıların altında olsak da aynı ideal için çarpan yürekler ve o yürekleri seslendirmeye çabalı farklı renkler var…
Selam olsun Gökmen ve Mediha’ya!

Uzun zamandır zulmün manidar zamanlamalarına maruz kalan memleketimin, yüzü aydınlığa dönük, yüreği adalet ve özgürlük özlemiyle atan güzel insanları; biliyorum ki ben gibi dağa taşa sığmaz bir efkarla karşılıyorsunuz her gelen günü… Yakın geçmişimiz demokrasi ve insan hak ve özgürlükleri
Seçme ve seçilme hakkını alışımızın 80. yılını kutlarken!..
Bugün bir çok yerde 5 Aralık 1934’te Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkı’nın verilmesinin 80. yıl dönümüne dair övgü ve “aslında” diye başlayan “ama”larla soslanmış, yergiden bir tık öncesi, cumhuriyet dönemini küçümseyen söylevler dinleyecek, okuyacaksınız. Olağanımız oldu böylesi zira günümüz yancı
Şeytan azapta gerek!
Türkiye’nin Ortadoğu’da kuruluşundan beri izlediği denge politikası; Yeni Osmanlıcılık romantizmi ile ülkeyi şirazesi kaçmış bir aktif politikaya sürükleyen kötü bir stratejiste dışişlerimizi teslim etmemizle tarumar oldu. Ve “stratejik derinlik” icrasının balkonlardan oraya buraya selam göndermekle kalmayıp, komşunun evini kurcalamaya varmasının
Bağıran Siyaset ile Cehennem Çıkmazı
Bağıran ve bağırdıkça kin ve nefret tohumları saçan, miting alanlarında o garip vurgulu bağırtısıyla, ortalığa saçtığı bu tohumları besleyip, büyütüp; sevgiyi, saygıyı, kardeşliği boğan zehirli sarmaşıklar haline getiren asabi adam ve vokal grubunun, ülke tarihinin en şanslı iktidarı olduğu su
Kumpas ve kozlu siyaset
Kibirle beslenen kifayetsiz muhterislikten dem vurmuştum geçtiğimiz yıl yazdığım bir yazıda, muktedirin halet-i ruhiyesinin yansımalarına bakıp. Ancak itiraf etmeliyim ki 17 Aralık ile başlayan sürece dair tutumunun “bu denli” tahripkâr, saldırgan, anlam erozyonu yaratan, olanın bitenin üstünü örtmeye çabalı olacağını