Cesaret, kimi zaman kayıplarla gelen derin şokun ardından hayat bulur. Silkelenmek için dibe vurmak gerek bazen… Umudumuz canlı aksi mümkün değil. Gücümüzü daim kılacak, örnek alınası ayrıntılarla dolu geçmişimiz bize yol haritası… Bilinmeli ki; korkuyorlar aslında. Zirvede hissedenler düşmekten korkarlar…
İkbal arsızlığının, kifayetsiz muhterisliğin, öngörü yoksunluğunun ülkeyi sürüklediği bataklıkta her gün yeni can kıyımlarına tanıklık etmenin dayanılmaz ağrısını, acısını yaşıyoruz. Can’ı Can’dan ayıranların kurguladığı, kirli pazarlıkların gölgesinde acımasız bir ihtiras çemberine hapsolmuşluğumuza çare; bizi yıllarca birbirimize kenetleyen ortak geçmişimiz, değerlerimiz;
Gölgeler, ah şu gölgeler; Halk avcısı, Sırıktan korkulukları, Dev gibi gösteren… O gölgeler ki, Hiçlikten varlık devşiren… İnsafına kaldık onların, Biz’i küfre bulayıp Yok sayarken ortak değerlerimizi… 26.07.2015
Besle, eğit, donat sonra da savaş!.. -Bazen gerçeklik duygusunu kaybediyorum memleket gündemi ile…- Büyük birader ile baş bölenimizin el ele kol kola sahnelediği yüce (!) amaçlı savaş dizisi yeni bölümleriyle izleyicilerin beğenisine sunulmuştur. Vatan sevdalıları, halk çocukları ölür; birileri de
Kimilerinin, çalıntı sözcüklere teslimdi hayatı… Süslü ama gerçeklikten uzak… Makam duraklarında “bakın ben ne kadarım”larla bezenmiş bir özne yarışı, varlanma hırsı… Bolca “oysa”, “keşke”, “ve” soslu içtenlikten uzak, parıltılı cümleler… “Hiç” e yaslanmış “çok” bilinmeyenli denklemlerin ne denli anlamsız olduğunun
19 Mayıs
Bağımsızlık yolunda yakılan ilk ateştir 19 Mayıs, ulusal bir dirilişin mihenk taşıdır… Mustafa Kemal Atatürk’tür… Onurlu bir var olma mücadelesinin ilk adımıdır… Özgürlüğe sevdanın öznelerinden biridir… Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Kurtuluş Savaşımızın tüm kahramanlarının aziz hatıraları önünde eğiliyor,
Toplum olarak kömürleşiyor vicdanlarımız ve öylesine kirlendi ki zihinlerimiz sonsuzluğa uğurladığımız her güzel insanda ruhumuz can çekişiyor, özlediğimiz içimizdeki “insan”a ağlıyoruz. Erdem Nur Cengiz
Geldiler zulme vurgu yaparak, Mazlum maskelerini takıp. Arşı sahiplenerek kurdukları sanal tahtlarda, Sömürdüler, Varlıktan miras kalanı. Kibrin en onulmazıyla Duymazdan geldiler Ekmeksizliğin, Onur törpüleyen çığlıklarını. Zümrüdüanka suretinde O özgürlük cellatları, Zindanlar kurdular cetlerini kıskandıracak, Kafeslediler, aydınlık sevdalılarını Vurdular can evinden,
Seçme ve seçilme hakkını alışımızın 80. yılını kutlarken!..
Bugün bir çok yerde 5 Aralık 1934’te Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkı’nın verilmesinin 80. yıl dönümüne dair övgü ve “aslında” diye başlayan “ama”larla soslanmış, yergiden bir tık öncesi, cumhuriyet dönemini küçümseyen söylevler dinleyecek, okuyacaksınız. Olağanımız oldu böylesi zira günümüz yancı
Usun ne tür bir tereddüt içinde ki sesin yok adalet yangınında, duymuyor musun kömürleşmiş vicdanların kekremsi kokusunu hâlâ?