Yazdığım, yazılmış tüm şiirler Yitirdi etkisini. Ah be gölgesine sığınmaya çalıştığım “Dağım” Ah ilk kez, temasında yıldızlara ulaştığım. Senden gayrı kimse bu denli İncitemedi yüreğimi, Bu denli yitik değildi Sevdaya sözlenen canım. Gittin ve yıktın Evrenimin son sevda kalesini Yandım
Kendimi Arıyorum
Öfkesinden hasta, Yediği içtiği yalnızlık olan Kimi zaman umarsız Bir deliyim ben… Sözcüklerimi yutmuşum, Dizilmiş boğazıma, Suskunum… Yitiklerimin içinde hapsolmuşum, Etten bir duvar hepsini çevreleyen, Yorgunum… Şarkılarım vardı, Yanımda Beni isteyen, Unutmuşum… Bir yerlerde ben Arıyorum Bulamıyorum… Erdem Nur Cengiz
Açmaz
Sen kus önce zehirini Açmaz sende, Kozu yüreksizliğinin. Çıkar tırnaklarını öfkenin Çıkar da kanat acıt merhametimi. Dağla,parçala, böl yüreğimi, Ürküt İnanmazlığımı sevgisizliğine. -Sen ki aşktın Altın bir çeşme başında, Sunulan bana Kana kana içip de Gideremediğim susuzluğumu- Haydi kus öfkeni
Aşka Dair
Öfke gözden tırnağa yerleşmişti bile. İçinde, bir alev alıp bir kora dönüşüyordu yangınlar. Bilinçaltı gömütüne nasılsa zincirlediği Neron’a Acıyla gülümseyerek; ‘Asla küllenmeyecek’ dedi Kadın. Öc, akrebin zehirli dokunuşunda varlıyordu kendisini Akrep sinsi ama öylesine korkak aynı kurguda. Akrep tutku; tutsak
Zehir ve Panzehir
İki paralık sevdalara öykünme devrini kapatmış olmalıydın Kadın! Olmayanları gereksiz varlama telaşlarına çoktan set çekmeliydi aklın. Yoklukların içindeki varlar anlam erozyonuna uğrarlar bilmez misin? Azla yetindin ve mahvoluşunu izledi aynalar, silinmeye başlayan nasılsa o denli derin ama yok yüz çizgilerine
Çarçabuk Tüketiverdi Bizi
Yoğun bir sis kümesinin ardında Gördüm Ilık yağmur damlaları gibi Yüreğime düşen Renklerine kararsız, Sevdalara susamış ışıl ışıl bir çift göz bebeği Gördüm de kandım Kandım da bıraktım Ateşine ellerinin, Ellerimi Tutsun, hiç bırakmasın istedim, Tutsun da tutuşsun Çözsün buzlarını
Sanmakla Başladı Herşey
sanmakla başladı herşey sanarak bitti… ekrandan yansıyan, yaşama göz kırpan bir türk filmi idi; yanılgı, yalan, acizlik, suçlama ve ahh sevgi… öyle içtendi ki ama ordaki gibi; sanılan, var olanı sildi geçti ve son -ki gözyaşı ile yazıldı – hüzne
Eflatun Menekşe
sanki asırlar sürecekmiş gibi varoluşu yaslandı mabedine oysa ıslak bir zeminde gel-git ritminde sinsi bir hazırlanış vardı depremine çokça gözü takılıydı sınırı bilinmez o leylak bahçesinde nerden bittiği belli olmayan ‘eflatun menekşe’ye; ‘umut’ orda saklı sandı depremiyle yıkılıncaya dek o
Kenan’a
Telefona yapışmıştı aşk, Büyüsünü yitirmek korkusuyla… Oysa tende, Oysa gözde, Oysa emekte; Bütünleşerek büyümek vardı, Bir türlü anlamak istenilmeyen… Telefona yapışmış da Salt sese bürünmüştü aşk; Bilmez gibi, Sözcüklerde yetersiz, Eylemlerle anlamlı kıldığını kendini… (24/02/2003) Erdem Nur Cengiz
İmkansızım Benim
Sen imkansızı bilir misin; Hani düşlerinde avuçlarındadır, Sonra bir kor olur, yakar seni Hemen yanıbaşındadır da Dönünce üşütür, acıtır seni… Hani sonsuza dek Senin olacak sanırsın ya Başlamadan biter gibi Sen de öylesine imkansızımsın benim… Erdem Nur Cengiz