Beklenen oldu. Direnen Kaddafi’nin resti, önce Birleşmiş Milletler’in ambargo kararı ile karşılık buldu. Muhalifleri sindirmek için silaha sarılan, batıya tehditler savurmaktan geri durmayan Muammer Kaddafi’ye, BM Güvenlik Konseyi’nde oy çokluğu ile kabul edilen “uçuşa yasak bölge oluşturulması ve gerektiğinde operasyon düzenlemesi” kararı ile ikinci darbe de indirildi. Kendi halkının üzerine bombalar yağdırmaktan çekinmeyen gözü kararmış Libya lideri şimdi, “insanlık suçu” kozunu verdiği batılı güçlerin bir zamanlar kendisine güle oynaya sattıkları silahlarla 42 yıllık diktatörlüğünün sürmesi için savaşıyor.

Birleşmiş Milletler’in meşruiyet kazandırdığı alan dışı müdahale ile sahnedeki yerlerini daha da sağlamlaştıran beş kafadarlar hepimizin malumu: Fransa, İngiltere, İtalya, Almanya (çekimser desteği ile). Geçmiş deneyimlerinde, ön planda olmaktan, işgalci kuvvet olarak anılmaktan dolayı bolca eleştiriye uğramış ABD, şimdi sinsi koalisyonun gölge oyuncusu. 19. yüzyıldan bu yana, uygarlık, ekonomik gelişme vb. göz boyayan vaadlerle batı kökenli sömürgeciliğin temellerini atan bu sabıkalı ülkeler, şimdi de hiç vakit kaybetmeden Libya halkına demokrasi ve özgürlük(!) getirmek, Kaddafi zulmünden kurtarmak için operasyona giriştiler. Ne yazık ki gerekçe, adı geçen koalisyona haklılık kazandırıyor uluslararası kamuoyunda. Odakta insan ve yaşama hakkı var. Belki bu ülkelerin önce karıştıran, sonra işgal eden, ardından da sömüren geçmişleri olmasaydı, insanlık adına giriştiklerini söyledikleri bu mücadele gönüllerde de meşru olabilirdi. Osmanlı’nın çöküş döneminde ve Kurtuluş Savaşı sürecinde izledikleri işgalci politika gibi pek çok örnek sabıka künyelerinde mevcut.

Fransa marifeti Cezair katliamı, bir anlamda soy kırımı hala belleklerden silinmemişken, Amerikan dehası “Irak’a demokrasi (!) getirilecek” masalıyla işlenen insanlık suçlarının yansımaları önümüzde dururken inanmak ve güvenmekten nasıl bahsedebiliriz? Maalesef uluslararası hukuk niyet okumaz, sadece yapılan eylemle ilgili sonuca varır.

İnandırıcılıklarını zedeleyen bir başka güncel örnek de kafaları karıştırdı. “Şafak Yolculuğu” adını verdikleri operasyonun baş rol oyuncusu Fransa’nın, gittikçe azalan prestijini Libya üzerinden parlatmaya çalışan lideri esip gürlerken, diktatörün oğlu Saif el İslam Kaddafi, Sarkozy’nin 2007 yılındaki seçim kampanyasının finans kaynaklarından biri olduklarını iddia etti ve belgelerle kanıtlayabileceğini söyledi. Verdikleri parayı geri isteyen oğul Kaddafi’ye Fransa Cumhurbaşkanı’nın ne cevap vereceği merak konusu.

Arap Birliği, hava operasyonuna sıcak bakmadığını, sivil halkın zarar göreceği yönünde ciddi endişeleri olduğunu açıklarken, ABD ordu sözcüsü:” Hedefleri akıllıca seçtik ama sivil kayıpları önlemek zor” şeklinde bir demeç verdi. Bu yazıyı yazdığım şu saatlerde ise Libya devlet televizyonu operasyonda 48 kişinin öldüğü, 150 kişinin yaralandığı bilgisini geçiyor. Öfkemi dizginleyemiyor ve sormak istiyorum kimi, kimden ve nasıl koruyorsunuz? Muhalif güçler halk ise, Kaddafi’ye destek verenler kim? Onlar da halk değil mi? Özgürlük havarisi kesilenler, ağır faturaların çıkacağı bir iç savaşı da körüklemekteler. Havadan, bombalarla demokrasi getirildiği nerede görülmüş? Korkarım sıcak bakılmadığı söylenen kara harekatına da izin çıkacak, kabaran iştahı doyurabilmek için. Bir yanda egosu şişmiş bir diktatör, diğer yanda tescilli sömürgenlikleri ile samimiyetleri perdelenmiş ülkeler, Yine masum siviller zarar görecek, yine onlar ölecek. İnsanoğlu bir sayfa daha ekleyecek tarihteki ayıplarına…

Libya’da gittikçe daha çok kana bulanan bir tablo var. Üstelik geleceği üzerinde oynanan oyunlar çok bilinmeyenli bir denklem niteliğinde. Bu savaşın en büyük bilinmeyeni ise amacın tam olarak ortaya konmaması, yol haritasının belirsizliği.Türkiye’nin bu denklemdeki yerini, alacağı net tutum belirleyecek. Şimdilik görünen o ki, askeri destek vermeyerek, bölgesel barıştan dem vurulacak. Kararlı ve barışcıl bir dış politika kazanç getirecektir kanısındayım.

Muammer Kaddafi’yi savunmak söz konusu bile olamaz. Demokratik değerlere, yaşam hakkına sahip çıkmak bütün insanlığın görevi, ancak ulusların kendi geleceklerini tayin hakkı göz ardı edilmeden, insana ve yaşama dair evrensel değerlerin reddettiği sömürgeciliğe geçit vermeden…

Sabıkalı ülkeler koalisyonu ve Libya denklemi
Etiketlendi:     
css.php