Öyle bir dönem yaşıyoruz ki; at izi it izine karışmış durumda. Ağzı olanın konuştuğu, cehaletin ilim diye sunulduğu, içi boşaltılan kavramların oradan oraya savrulduğu, kirli hesapların hizmet diye yutturulduğu bu süreçte en sağlam ve dik durması gereken, bir zamanların 4.kuvveti olan medyanın hali ise içler acısı.

Medya (kitaplar, gazeteler, dergiler, broşürler, billboard’lar, radyo, film, televizyon, interneti içeren geniş bir iletişim araçları dizisi), ne tür bir misyona sahiptir ya da sahip olmalıdır sizce? Örneğin yasama görevini ifa edebilir mi? Ya yargı? Yürütmede nasıl bir işlevi olabilir? Aslında hiç birinde bir yetkeye sahip değildir, olmamalıdır. Ama hepsini halk için denetleyebilir olmalıdır verdiği doğru haber ve bilgilerle. Her anlamda bilgiyi, gündemi, işleyişleri topluma, bireye aktarma görevi vardır medyanın. Eğitme, eğlendirme özelliklerini de içeren bir etkinlik alanı ile toplumda bireylerin arasındaki iletişimi sağlar, yönetim ile bireyler arasında etki-tepki bilgilendirmesine araçtır. Toplumsal bilincin oluşmasına, evrensel, ulusal, kültürel değerler üzerinden yardımcı olabilir. Siyasal değişim dönemlerindeki rolü büyüktür. Seçim yapabilmek için bilgi esastır, bu nedenle doğru ve gerçek bilgiler sunabilmelidir halka.

Klişe bir tanım olacak ama bir anlamda toplumun gözü, kulağı, kimi zaman da sesidir. Öyle de olmalıdır. Peki kim ve nasıl güç gruplarının, baskın olanın, iktidarın güdümüne soktu medyayı? Halkın sesini, yetkeye iletip, kendilerine çeki düzen vermesini sağlayacakken, kim dayatmacı güçlerin, beyin yıkama, baskı aracı haline getirdi? Öncelikle ticari bağlantılarının, ihale cambazlığında erke güdümlü olmanın dayanılmaz ağırlığı çökmüştür varoluşlarının üzerine.

Halkın bilgi alma özgürlüğü ciddi bir engellemeyle karşı karşıyadır. Yanılsamalar yaratıp, paranın gücünü de arkalarına alarak iktidarın borazanlığını yapan, sinsice başlayıp giderek alenileşen bir sansür uygulamasıyla, tehditle; var olan ekonomik sorunları, rejime dair gizli hesapları, sosyal çalkantıları perdeleyip, yeni ve yapay gündemler, sanal korkular yaratıp halkın dikkat ve ilgisini başka alanlara yöneltme sahtekârlığı içindeki bu ucubeleri kim, nasıl yarattı sorusunun cevabını evvela kendine dönüp de aramalıdır medya unsurları.

Doğru bir amaçla hareket eden medya, dirlik ve düzeni sağlamak, rejimin güvenliğini korumak, toplumda dayanışma ortamı oluşturmak, kamu vicdanının sesini, beklentilerini siyasal kurumlara iletmek gibi görev ve sorumluluklarını yerine getirir. Ancak içinde bulunduğumuz süreçte bunun tam aksi bir durumla maalesef karşı karşıyayız. Siyasi otoritenin silahı haline gelen bir kısım medya, bırakın var olan işleyişi, devleti, iktidarı denetlemeyi, halkın beynini dahi denetler durumdadır neredeyse. Yakında haber verirken, “bunu şu şekilde algılayacaksınız, böyle düşünmelisiniz gibi” alt yazılarla karşılaşırsak ekranda şaşırmayalım. Kendi içinde de muktedirin katline ferman verdiklerini tasfiye eden, hiçleştirmeye çalışan, otosansür ile zihin cinayetleri gerçekleştiren, kişiliksiz, kimliksiz bir yapıya dönüşmeye başladı, direnç gösteren, ilkeli olmak için ekonomik sıkıntılarla boğuşan iki- üç yayın organı dışında.

Yandaş olmayanların neredeyse kıyıma uğradığı, tehdit ve baskının gittikçe arttığı bu dönemde İlkeli, vicdanlı, aydın ve demokrat gazeteci ve yazarların, ortak bir söylem çerçevesinde birlik olmaları gerekiyor. Daha güçlü sesle itiraz edilmeli, dayanışma içinde olunabilmeli. Bugün sana dokunmayan yılanın, başka bir gün küçük bir hatanda (!), seni sokmayacağının garantisi yok zira dikta heveslilerinin ayakta kalma yollarından biridir baskı ve tehdit.

Muhalif yazı veya sese tahammül edemeyenlerce kalemleri kırılan, sesleri kısılan ve tasfiye edilmeleri muhtemel tüm medya unsurlarına ifade özgürlüğünün evrensel ölçütlerde yaşanacağı bir gelecek yaratma konusunda birlik olma çağrısında bulunuyorum.

Medyada Zihin Cinayetleri
Etiketlendi:         
css.php