Kandil-İktidar trafiğinin gündemdeki ağırlıklı yeri tartışılmaz ancak biz bunlara tüm mesaimizi harcarken AKP, 2003 yılından beri yeni düzenlemeler ve değişikliklerle şekilden şekle soktuğu Sayıştay Yasası’nın işlevine ket vuran yeni bir yasa teklifini TBMM’ne sundu.
Yeni teklifin olumsuzluklarına geçmeden önce Sayıştay’ın görev alanına ve bu iktidarla yol hikâyesine bakalım. Sayıştay; TBMM adına kamu yönetimlerinin, sosyal güvenlik kurumlarına ait tüm gelir, gider ve mallarının, nitelikli, verimli, etkin kullanılıp kullanılmadığını denetleyen, usulsüzlükleri Meclis’e raporlayan anayasal bir kurum . En basit anlatımla; bizlerden alınan vergilerin kötüye kullanılmasını, yolsuzlukları önlemek için idari denetleme yapma görev ve sorumluluğu var. Ancak 2003 yılından itibaren Sayıştay Yasası’nın orası burası çekiştirilmeye başlandı. Önce performans denetimi uçuruldu yasadan. Böylece kamu kaynaklarının hesaplı ve verimli kullanılıp kullanılmadığının incelemesi engellendi. İhale cambazlığına yol açıldı.
Ardından geçtiğimiz Temmuz ayında raporlama yetkisinin etkinliğine tırpan vuran bazı düzenlemelere gidildi. Özellikle bir madde vardı ki evlere şenlik. Şöyle ki; Sayıştay’ın kamu idareleri tarafından yapılan düzenleme ve verilen görüşlere aykırı denetim raporu düzenlemesi engelleniyordu. Yani olumsuz denetim raporları hakkında bizzat denetlenen kurum görüş beyan edip, raporun değiştirilmesini sağlayabilecekti. Neyse ki CHP, söz konusu değişikliklerin iptaline yönelik Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu ve geçtiğimiz yılın sonlarında bu başvuru sonuç verdi, bazı hükümler Anayasa’ya aykırı bulunup iptal edildi .
Gelelim yeni yasa teklifine; ilk göze çarpan siyasi iktidar tarafından şekillendirilen bir hukuk anlayışıyla, bakanlıkların keyfî de olabilecek genelgelerinin ön kabulünün söz konusu olacağı. Sayıştay Anayasa’ya aykırı yönetmelik ve genelgelerle ilgili sorgu açabiliyorken, yeni teklif yasalaşırsa bu tür düzenleme, genelge ve yönetmelikleri olduğu gibi kabul etmek zorunda kalacak.
İkinci önemli husus Sayıştay savcılarının, raporlarla ilgili son kararı verecek denli yetkilerinin artması. Düşünün; denetçilerin, bağımsız sorgulama, belge toplama vb. yetkileri sonucu karşılaştıkları olumsuz bir durumda aldıkları savunmaların, Sayıştay dairelerine gidip gitmeyeceğine (var olan yasada sadece görüş bildirme yetkisi olan) Sayıştay savcısı karar verecek. Diyelim ki denetçi başkan itiraz etti, o zaman Sayıştay Başsavcısı nihai kararı verecek. Peki kim seçiyor Sayıştay savcılarını: Maliye Bakanlığı’nın teklifi ve Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın ortak imzalarıyla, yani yürütmenin kararnamesi ile atanıyor. Güdümlü olması kuvvetle muhtemel bir mercinin vereceği kararların bağımsız olacağını kim söyleyebilir?
Sayıştay savcıları yürütmeye bağlı çalışacak da, sanki denetçiler çok mu bağımsız olacak, elbette hayır, çünkü yeni teklif ile dışarıdan atanacak denetçilerin önü açılacak. Zorlu bir sınavla alınıp, iki yıl süren sıkı bir eğitimden sonra ancak denetçi yardımcısı olunabiliyorken, teklif yasalaşırsa dışarıdan atanan denetçi yardımcıları da aynı statü ve kadro olanağına sahip olacaklar.
Ve son uyaran da Rapor Değerlendirme Kurulu’nun yapısı. TBMM’ne sevk edilen raporların geçtiği bu kurulun özerk yapısı da 8 üyesinin yine Meclis tarafından seçilmesine hükmeden yeni düzenlemeyle mutasyona uğrayacak. Çoğunluğa sahip siyasi iktidara bağımlı bir yapının oluşmayacağını kim söyleyebilir? Tarafsız olması elbette ki mümkün olmayacak.
Kısacası yürütmenin özerk kurumlardan ve denetimden pek hoşlanmadığını gösterir yeni bir girişimle karşı karşıyayız. Eğer bu teklif yasalaşırsa bu saygın ve özerk anayasal kurumun tarafsızlığı, güvenilirliği ciddi bir tahribata uğratılacak demektir. Yani böylelikle Sayıştay sayışmayacak…
Not: İncelemek isteyenler için söz konusu teklifin linkini veriyorum.
http://www2.tbmm.gov.tr/d24/2/2-1439.pdf