“Adamın biri” bıkmadan usanmadan kendini anlatmaya çalışıyor. Sayısız kirlenmişliğin, çirkinliğin, adaletsizliğin örneğiyle dolu düzene isyanını dile getiriyor, “Uyanın!” diyor, “Sorgulayın, eleştirin!” diyor ama sesi cılız ve uzaktan geliyor dinlemek istemeyenlere… Olmadı mı olmuyor arkadaş, beyhude kendini anlatma uğraşısı . Ön yargıya teslimiyet, tanıma ve anlama çabasından kolaydır ya, herifçi oğlu rahatını bozmak istemez. Malum ezber seven bir toplumuz, yaz boz tahtasına dönmüş eğitim sistemimizin yetiştirdiği sorgusuz sualsiz kabullenişli harikalarız (!) biz. Ha bir de güçlünün yanında var olmayı pek bir severiz, işte biraz da o yüzden bu denli tıkalı kulaklarımız yaftaladığımızın söylediklerine.
Gücün gölgesinde, çoğunluğa aidiyetin konforunda, asalet ve insanlık nutukları atanlar ne zavallı bir varaloşu yaşıyorlar. Oysa bir tırpan kulluk, insanlığımızı hırpalayan. Korkularımız aslında bizi böylesine yönlendiren, vicdanlarımızı kilitleyen, mıhlayan adaletsizliğe.
Hakkını isteyenin cezalandırıldığı, emeğin sermaye ile çarpıştırıldığı, özgürlükçü ve demokrat olanın tehlikeli sayıldığı, katli vaciptirler diyarında adil ve vicdanlı siyasetten dem vuranların, uygulamada olan ağır kapitalizmin yarattığı sosyal eşitsizliğe dikkat çekme çabasındakilerin “istenmeyen adam” ilan edilmeleri pek de şaşırtıcı değil ne yazık ki! Ve cehalet bataklığında “mutluluk serapları” görenlerin beyinlerine ön yargıların yerleştirilmesi de hiç zor değil.
Ne denli yetişirsek yetişelim çağın teknolojik gelişmelerine; şiddete bulanmış törelerimizle, bazen en aydın bildiğimizin bile “namus”u kadının iki bacağının arasında saydığı ilkelliğimizle, bizden güçlü olana duyduğumuz korkuyla karışık saygımızla (!), hak ve özgürlükleri değersizleştiren uygulamalarla gerçekleştirdiğimiz hukuk cinayetlerimizle , vefasızlığımızla varlığımızı borçlu olduklarımıza, daha nice kirlenmişliğimizle“insan” yanımız hep eksik.
Ne zordur ideal ve ilkelere sahip olup, pek tabii ki aynı zamanda bu ideal ve ilkeleri uygulayabilen insanı bulabilmek.Sözde ve özde de aynı olabilmeyi başaran, vicdanlı, adil, iletişimde evrensel nezaket ölçülerini uygulayan, teknolojinin sağladığı olanakları insana dair incelikle kullanabilen, dosta dost içtenliği ve yalınlığı ile yaklaşabilen, dürüstlüğü yaşamının her anına örge örge işleyebilen “adam gibi adam”, “kadın gibi kadın”, en kapsayıcı şekliyle “insan” lara yürekten selam olsun…
Dilerim aydınlığa özlemi olup, bu yolda mücadele ettiğini söyleyen herkes yanılsamaların daha az ve hatta hiç olduğu bir dünyaya uyanabilirler yarınlarda- ki başardıklarını hissedebilsinler.