Zehir zemberek aylar birbirini ışık hızında kovalıyor sanki. Gündem takılı kaldığı sanısı yaratıyor ama değil. Matruşkalar misali bir gelişmenin içinden diğeri “ce” demekte. Yıllar önce bir açılım treninde yolculuğa zorlandık. Barışa duyduğumuz özlem ile bu sürecin neye, kime hizmet ediyor sorgusunun yarattığı ikilemle bocalayarak yön bulmaya çalışıyoruz. BOP’nin belirleyici olduğu bu yeni dönemin yanlışlarının içinde olmamak için direnen kırk yıllık solcuların dahi “faşist” yaftasıyla mimlendiği, herkesin sanki bu anı bekliyormuş gibi birbirini hedef tahtasına çevirdiği, düşmanlığın, kinin, hiddetin zehirli bir sarmaşık gibi her yanımızı olanca gücüyle sardığı lanetli bir dönem bu yaşadığımız.

Bunca oraya buraya savurduğumuz “suçlu kim?”i işaret eden yorumlarımızla yarattığımız ucu bucağı pek belli değil kaosumuzda boğulmamak için nafile bir çaba içindeyiz. Her bir köşeden komplo teorileri çıkıyor karşımıza. Güvenç eski bir masal, ulaşılması zor görünen. Sağduyumuz, ihanete uğramışlığımızın verdiği isyan duygusu içinde cılız bir sese dönüştü. Birileri bu karmaşık, nefretle iç içe, karşılıklı linç girişimlerine sahne olan Türkiye’ye bakıp, bıyık altından gülüyor olmalı, başarmışlığın verdiği hazla…

Yüzyıllardır birbirinden kız alıp vermiş, yeri gelmiş aynı tastan su içmiş, aynı kaderi paylaşan halkların arasına atılan ve birbirlerinden fersah fersah uzaklaşmalarına neden olan kin tohumlarıyla bezenmiş, iki farklı etnik kökenden birbirini sevip evlenmişlerin yuvalarını çatırdatan bu yeni dönem ürkütüyor beni.

İki halk da basiretsizliğin, aymazlığın, maşa olanların, durumdan vazife çıkaranların, pazarlıkçıların, hain kalemlerin, büyük biraderin emir erlerinin bulandırdığı ortamda sağduyuya kulaklarını, vicdanlarını kapatarak, büyük bir hızla uzaklaşıyorlar birbirlerinden.

Bakın, şu çabuk galeyana gelişimiz, farklı siyasal görüşlere sahip olsak da bizi nasıl da bir belirsizlik girdabının içine çekiveriyor. Paranoyak bir toplum olup çıktık. Karşı komşumuzdan bile şüphelenecek hale getiriyorlar bizi sinsi oyunlarını adım adım işleterek.

Sağlam duralım, geçmişimizin ak yüzünü, umutlarımızı, insanlığımızı, sağduyumuzu başkalarının dikte ettiklerinden üstün tutmak zorundayız. Övünç genetik olarak sahip olduklarımız değil, üstüne eklediğimiz insanca incelikler ve eylemlerle var olmalıdır diye düşünmekteyim.

Sağduyuya davet
Etiketlendi:     
css.php