Bugünlerde sosyal paylaşım sitelerinde pek çok biçimsel, alaysı yorumlara rastlıyorum. Ulusunu seven birinin, ırkçılığa karşı bir eylemde yer almasını ya da ulusalcı diye nitelendirdiklerinin dünya emekçi kadınlar gününü kutlamasını topa tutmak gibi… Peki ama kişi yurdunu severken, emeğe saygı duyup, ırkçılığa da karşı olamaz mı? Bal gibi olur! Biçimselliğin derin koylarında tutunanların anlayamayacağı bir insan olma halidir bu. Aidiyeti de içerir, insanlıkla barışı da. Ne yazık bir durumdur tüm bunları alay konusu yapanların keskin ön yargılar içinde özgürlükden dem vurmaları.
Sizin ideolojinize karşıt ideolojiyi savunan birinin evrensel ölçütlerdeki bir yazısını beğenebilir, paylaşabilirsiniz, “fikriniz ve vicdanınız hür” ise…
Bir yanınız Che’nin devrim mücadelesine alkış tutarken diğer yanınız Mehmet Akif’in kurtuluş savaşından yüzünün akıyla çıkmış vatanseverler için yazdığı “İstiklal Marşı”nı söylerken, emperyalizme karşı direnen bir halkın çektiği acıları hatırlayıp duygulanabilir.
Deniz’e, Yusuf’a Hüseyin’e her ölüm yıl dönümlerinde ağlarken, Hrant’ı öldürenlere lanet okuyabilirsiniz. O, bu, şu olmanız gerekmez. “İnsan” olmanız yeterlidir.
Yaşadığınız ülkeye, onun değerlerine tutkuyla bağlı olup, Van’daki, Sincan’daki depremzedelere yardıma koşar öte yandan Etiyopya’daki, Gazze’deki annelerin, çocukların yaşam mücadelesine üzülebilir, yapabileceğiniz bir şeyler var mı diye araştırabilirsiniz.
Tekel işçilerine destek için ayazda slogan atarken, diğer yandan bir çok yurttaşa istihdam sağlamış işverenin türlü oyunla batırılışına isyan edebilirsiniz.
Eğer emek sömürülerek kazanılmamışsa zenginliği suç görmez, zengin olduğu halde halkının yoksulluğuna duyarsız kalanlara söversiniz sadece.
Atatürk ‘ü ve onun sayesinde elde ettiğiniz kazanımları kutsar ve yolunda gitmeye and içerken, Mahatma Gandi’nin özgürlük mücadelesi öykülerine saygı duyup, sözlerinden ilham da alabilirsiniz.
ABD’nin emperyalist siyasetine karşı durup, lanet okurken, yaşamınıza girmiş bir Amerikalıyı çok sevebilirsiniz.
Şehit haberleri yüreğinizi dağlarken, küçük bir kürt kızının oyun oynarken üzerine bastığı mayın nedeniyle öldüğünü öğrenince de teröre lanet okur, iç çeke çeke ağlayabilirsiniz..
Terörist PKK gibi terör örgütünde silahlı eylemlerde bulunandır sizin için, tüm kürt halkını terörist olarak yargılamazsınız. Bir haber programına telefonla bağlanıp, ağlayarak:”Eşim Türk. Birbirimizi severek evlendik. Ama şu son yaşanan olaylardan sonra bana ‘siz kürtler’ diye hitap etmeye başladı.” diyen kadınla empati kurup, içinde bulunduğu çaresizliğe üzülebilir, sizi bölen, ayrıştıranlara küfredebilirsiniz.
Dini sadece bir öğreti gibi algılarken, dindar birine insanlığından dolayı saygı duyabilir; inançlıysanız başka bir dine ya da mezhebe bağlı olanın haklarını da savunabilir, yeri gelir onlar için mücadele de edebilirsiniz.
Emeğin yüce bir değer olduğunu düstur edinip, tüm dünya emekçilerine selam ederken, vatanınıza karşı yapılan sözlü veya eylemsel saldırılarda tepkisel olabilirsiniz. Bu tıpkı ailenizi kollamak, korumak içgüdüsü gibidir.
Yani kısacası: “insan” olduğunuz iddiasındaysanız, her olaya, düşünceye tepkiniz ya da duyarlılığınız da insanca olur. Ön yargılarınız gözlerinizi kör etmiş, sağ duyunuzu engelliyorsa, biçimsellikten kurtulamıyorsanız eğer sözleriniz ve düşünceleriniz de yok hükmünde değil midir?