Gölgeler baş ucumda, ağlak bir geceye uyanıyorum heyhat!
Saatlerin hükmü yok bu zamansızlıkta.
Benliğim sıkışmış aslı belirsiz gölgelerin arasına,
belki eşlikte kimi benlikler ama cılız, bencileyin…
Çocukluğuma gönderme yapan bir marş kulaklarımda, coşkusuz bu kez, hüzün duyumsadığım.
Beynimin içinde balyoz darbeleri düşünmemi zorlaştıran.
Derinden gelen bir sese eşlik eden görüntüleri ayrımsayarak,
gözlerime ve kulaklarıma,
gör ve duy emri vermeye çabalıyorum.
Oysa inkarda zihnim ve bedenim anlatılanlara…
Anlıyorum ki ciltlerce yazılmış bir romanın içinde figüranım.
Şimdilerde tanımadığım, yabancılaştığım bir ülkeden bahsediliyor o romanda.
Baş kahramanlar uzunca ve kasvetli bir öyküyü paylaşır gibiler ama kopuk ve bir türlü mantık dizgesine oturtulamayan…
Kin ve nefret dolu bir öykü bu…
Ürküyorum duyumsadığım kan donduran sevgisizlikten.
Bu bir karabasan olmalı diyorum,
Uyanmalıyım diye sayıklıyorum, nafile…
Gölgelerin boyunduruğunda ölümü dahi özleyerek nefes alıyorum…
19 Şubat 2012
saat: 02.30
Erdem Nur Cengiz