Bir seçim süreci daha sona erdi. Sonuçların kafa karıştıran niteliği bir yana arkasından gelen tartışmalar pek de kolay geçecek bir yeni dönem olmayacağı işaretlerini veriyor.

Sonuçlar kafa karıştırıcı çünkü; “emekli, işçi, çiftçi, esnaf sıkıntı içinde, ağlıyor” algısına neden olan eylem ve söylemler vardı haber bültenlerinin vazgeçilmezi. Öğrenci ve veliler ÖSYM’nin yetisizliğine kızgın, iktidara, tehditkar çıkışından dolayı küskün sanıyorduk. İnternetin kısıtlanmasına yönelik yeni uygulamaların sosyal medyadaki, sokaklardaki eylemlere bakarak büyük tepki uyandırdığını düşünüyorduk. Basılmamış kitapların toplatılması ve bombaya benzetilmesine, parasız eğitim isteklerini pankart açarak dile getirmek isteyen öğrencilerin 14 aydır tutuklu olup, savcının beraat istemine rağmen mahkeme tarafından tahliye edilmediğine, gazetecilerin yazdıklarından dolayı hapsedilmesine, bir türlü atanamayan öğretmenlerin hüzünlü öykülerine vs verilen tepkiler oy verme kabinine girince,” istikrarı” yitirme tasasına dönüşmüş olmalı –iktidarın eli bu anlamda güçlüydü seçime girerken-. Şu bir gerçek ki AKP’ye 3. kez iktidarı hediye eden %50 nin gündemiyle, geriye kalan %50 nin gündemi birbirinden çok farklı. AKP, seçim propagandalarında projelerinden çok hizmetlerini anlatarak
iktidarda olmanın avantajını iyi kullanmış, tarihsel bir başarı yakalamış durumda.

İkinci büyük başarı da BDP’nin. Etnik kimlik üzerinden siyaset yapan bu parti, %10 barajından dolayı seçime bağımsız giren adaylarının 36 sını meclise sokmanın mutluluğunu yaşadı. Bünyesindeki sosyalist adayların, BDP’nin bir Türkiye partisi olması yolunda etkisi olmasını umut ediyorum.
Korkulan olmadı, MHP, üzerinde oynanan oyunlara rağmen baraj altında kalmayarak mecliste yer buldu kendine. Yeni bir anayasanın hazırlanması sürecinde eksikliği sorun olacaktı, halk izin vermedi, %13 lük destekle 53 milletvekilini meclise taşıdı.

Gelelim seçim öncesi ve sonrası en çok konuşulan partiye, CHP’ye… Seçim sonuçlarının ardından başarılı oldukları açıklamasını yapınca parti içi muhalefetin eline koz veren genel başkan, partinin gelenekselleşmiş linç muhalefetinden nasibini aldı. Çalışkanlığı, yenilikleri, proje sunma çabası, bilimsel çalışmalara verdiği önem, gönüllüleri harekete geçiren babacan tavrı, kişisel sempatisi rafa kaldırılıp, umulanın altında sonuç alınmasının faturası Kılıçdaroğlu’na kesildi. Hatasız mıydı? Hayır. Milletvekili adaylarının belirlenmesinde yaptı en büyük hatayı. Her ne kadar 29 ilde önseçim olduysa da geriye kalan illerde örgüt emekçilerinin çok azı yer buldu hazırlanan listelerde. Yine de Kemal Kılıçdaroğlu’nu bu konuda tek başına sorumlu tutmak pek gerçekçi olmaz, ona bu listeler hazırlanırken telkinde bulunan yardımcılarının da vebali olduğu ortada. Ve bir de keşke meydanlarda Başbakan ile polemiğe girmek yerine daha çok projeleri kapsayan konuşmalar yapsaydı.

Fakat bunların hiç biri son günlerde muhaliflerin televizyonlarda boy gösterip parti aleyhine propaganda yapmasını haklı göstermiyor. Zaten en büyük sorunu da bu CHP’nin. Diğer partilerde olan disiplin yok ve bu durum parti içi demokrasiymiş gibi yutturulmaya çalışılıyor. Özeleştiri olmak zorunda ancak bunu neden kapalı kapılar ardında yapmayı başaramıyorlar anlamak zor. Bu bölünmüş, ayrışmış görüntü kanımca seçmenin de aklını karıştırıp, güven duymasını zorlaştırıyor. Seçim öncesi CHP’li bir büyükşehir belediye başkanının medyanın önünde partisinin milletvekili adayına hakaret etmesinin de böylesi bir etki yarattığının farkında olmalı herkes. Bir de her kafadan ses çıkan görüntüsünden kurtulmalı parti. Her milletvekilinin ağzından çıkanı kulağı duymalı. Ankara’daki milletvekili ile, Tunceli’deki milletvekilinin söylemleri arasında tutarlılık olmalı. Zira seçim öncesi bu tür söylem farklılıkları medyaya yansımış ve kafa karışıklığı yaratmıştı.

Genel başkan değişikliğinin CHP için yanlış bir karar olacağı kanısındayım. Önümüzdeki dört yıllık yeni dönemde rüşdünü ispat etme şansı verilmeli kendisine. En önemli sınavı da yerel seçimlerde olacak. Çünkü başarılı olabileceğini gösterebilme şansını ancak güçlü, halkın desteğine ve onayına haiz belediyecilikle yakalayabilir. Özellikle sahil kentlerindeki oy kaybının altında başarısı tartışmalı CHP’li belediyelerin olduğununu görmezden gelmek büyük hata olur. Aday seçiminde dikkat ve özen gerekmektedir, umarım önseçimle belirlenir adaylar.

Yeni Anayasanın hazırlanma sürecinde CHP’ye önemli görevler düşecektir. Kararlı, akılcı politikalar, bilimsel yaklaşım beklenti içindeki milyonların yüreğine su serpecek, umutlarını taze tutacaktır.
Dilerim tüm ülke sorunlarının sorunların uzlaşmayla çözülebildiği, aydınlık günlere gebe olur yeni yasama dönemi. Hayırlı olsun!

Giden geminin ardından…
Etiketlendi:                 
css.php