Önce küçük bir tomurcuktu açması beklenen. Kendisini sahiplenenler hiç boşlamadan, hergün suluyorlardı onu merakla ve bilinmezin verdiği endişeyle. Onu sevdiğini söylüyordu emek verenler.

Bekleyiş uzun sürdü. Emek yılgınlığa dönüştü. Yeterince güçlü değildi bir türlü açamıyordu. Birgün, onu besleyenler açması içn suyun yeterli olmadığı kararını verdiler. Kendilerinden daha bilgili olduğunu varsaydıkları birine akıl danışmaya gittiler yılgınlıklarını da yanlarına alarak…

Bir ellerinde hala sıkıca tuttukları yılgınlıkları, diğer ellerinde en bilgilinin (!) sundukları geri döndüler. Umutla, yeniden başladılar ‘gerekenleri’ (!) tomurcuğa vermeye…Oysa O açması için neyin gerekli olduğunu hissetmişti bu süreç içinde. Gölgede kalmasıydı sorunu ve güneşe yönelmesiydi gereken. Büyük bir çabayla doğruldu, güneşin geldiği yönü buldu. Bir süre sonra da bu işi daha kolay yapar oldu.

Onu besleyenler tüm bunlardan habersiz en bilgilinin verdiklerini gün be gün yüklemeye devam ediyorlardı. Ve tomurcuk nihayet bir gün açtı tüm görkemiyle. O artık bir güldü. Onu besleyenler bu sonuçla çok mutlu oldu. Demek ‘en bilgili’nin söyledikleri doğruydu. Önlerine çıkan herkese anlattılar olanı, biteni ve sonucunu. Artık onların ‘en bilgili’si herkesin ‘en bilgilisi’ olmuştu. Ama tek doğru tomurcuğun doğrusuydu. O herşeyi tek başına, çabasıyla bulmuştu 😉

Kıssadan hisse:?

Erdem Nur Cengiz

Küçük bir öykü bu anlaşılmayı bekleyen 😉
css.php