-I-
Harput Kalesini izleyen vizöre takıldı aşk
Yanılsamaydı, anlattığın;
Kalenin burçlarından düşüşüm
Ve tutup çekişin.
Tıpkı yoktan var ettiğim gibi seni,
Düşsel bir törendi sevgililiğin.
Yakaladığın elim terk etti
Kaygan ellerini.
Batıverdi çocukluğumun umudu
Doğu’nun gizemli güneşi,
Seninle yalan olan yüce dağlarıma.
Sallanan direksiyonların,
Anaları ağlatıp da nasılsa
Aktarmalı uçuşlarında,
Büyü bozuldu, yitikti inanç.
Yine de sevgi boğum boğum,
Dilimde susku.
-II-
Özgürlük yaraşmadı sana beyim;
Sürekli çalmalıydı telefonların.
Sormalıydım sana hep “nerdesin? ” diye.
Sömürmeliydim senin olan ne varsa.
Değer olurdum, ölümümü beklemezdin
Bozmak için sessizliğini.
Ateşten bir bedenken
Sanrılar içinde,
Yüreğin yanardı senin de,
Okşardın o zaman belki
Tınısını unuttuğum sesinle ruhumu.
Yalnız bilmezdim kendimi,
Ağlamazdım onca tükenişime.
-III-
Şimdi sesim yitik,
Terkim hüznün avlusuna.
Kabullenişim ve çaresizliğimle
Vazgeçiyorum
Sensiz bir senden.
Özgürlüğünün sınırsızlığında,
Yok oluşunu izlemek istiyorum.
Verdiğin acıyı yudumlayıp,
İmkansızlığıma yelken açmak için.
-IV-
Haydi sal kendini,
Sevgisizliğin özgürlüğüne.
Toprak benim gök senin olsun.
Dağıt beyninin bulutlarını
Yeni sömürgelerine güvenin.
Önce çiçek ol rengarenk,
Sonra es deli rüzgar gibi,
Sök at köklerini.
Özetini çıkarmak da bana düşsün,
Bu yılan öyküsünün.
Erdem Nur Cengiz